Seramik ve Çini

Ana maddesi kil olan, çini, tabak, çanak, kâse, vazo gibi objelere genel adıyla seramik denilmektedir. Seramik eşya, kullanılan toprağın cinsine ve yapılışına göre başlıca pişmiş toprak eşya, çini ve porselen olarak üçe ayrılmaktadır.

Geleneksel Türk sanatlarımızdan çini, ağırlıklı olarak mimari yapıların iç ve dış süslemelerinde kullanılmıştır. İlk Müslüman Türk Devleti’ni kuran Karahanlılar dönemine ait yapılarda görülen çini sanatı, bu sanatın bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğuna işaret eder. Türklerde mimariye bağlı olarak gelişen çini, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu  Türk mimarisinde göstermiştir. Mimaride kullanılan duvar çinilerine kaşi; kullanma amaçlı üretilen vazo, kupa, sürahi, bardak ve benzeri seramik ürünlere ise evani adı verilmiştir. Osmanlı Sanatı’nda çinicilik desen ve renklerdeki daimi yeniliklerle ve çeşitli tekniklerle sürekli gelişmiştir. 16. yüzyılda zirveye ulaşan Türk çini sanatının ana merkezleri İznik ve Kütahya olmuş; 18. yüzyılda bölgesel özellikler gösteren Çanakkale seramikleri ortaya çıkmıştır. 18. yüzyıldan itibaren İznik çini ve seramik merkezi olarak önemini yitirmiştir.

Pişmiş toprak eserler arasında Türk sanatında en geç görülen porselendir. 19. yüzyılın ortalarında Haliç'te bir porselen fabrikası kurulmuş ve Eser-i İstanbul adıyla porselenler üretilmiştir. II. Abdülhamit döneminde ise Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Porselen Fabrikası kurulmuştur.